BİLDİRİLER

BİLDİRİ DETAY

Çiğdem AYDIN BİLGE, Aytuğ TÜRK, Nevin AKDOLUN BALKAYA, Nezihe BULUT UĞURLU
MAHKUM KADINLARIN YAŞADIKLARI ZORLUKLAR: DAMGALAMA VE GEREKSİNİMLER
 
Giriş: Tarih boyunca, dünya genelinde mahkum kadınların sayısının erkeklerden fazla olmaması, kadınlar tarafından işlenen suçların şiddet boyutunun erkeklere göre daha az tehditkar olması ve mahkum kadınların sıkıntılarını yeterince belirtememeleri cezaevlerinin erkek temelli yapılanmasına ve kadınlar için negatif ayrımcılığın yaşanmasına neden olmaktadır. Amaç: Bu derlemede mahkum kadınların yaşadıkları zorluklar, damgalanmaya bağlı sıkıntıları ve gereksinimleri irdelenmiştir. Kapsam: Dünyada son yıllarda artan cezaevi nüfusuyla birlikte, erkek mahpus sayısına oranla kadın mahkum sayısında çok daha fazla sayıda artış söz konusu olmaktadır. Cezai hukuk sisteminin sertleşmesine bağlı küçük suçlar, uyuşturucuyla ilgili katı yasalar ya da dini kanunların belirli yorumlarını içeren ülkelerde ahlaki suçlar nedeniyle kırılgan ve ekonomik olarak dezavantajlı kadınlar artan oranlarda hapsedilmekte ya da gözaltında tutulmaktadır. Araştırmalar cezaevlerinin kadınlar üzerinde bıraktığı zararlı etkilerde ve hapis sırası ve sonrasındaki özel ihtiyaçlarının nadiren dikkate alındığı ve damgalandıkları konusunda hemfikirdir. Bulgular: Birçok ülkede mahkum kadınların sorunları incelendiğinde, genellikle kadınların ataerkil bir düzenden geldikleri, sosyo-ekonomik durumlarının düşük olduğu ya da eşleri tarafından istismara uğradıkları ve mağduriyet yaşayan kadınlar oldukları göze çarpmaktadır. Ayrıca kadınların birçoğunun mahkumiyet öncesi fiziksel, duygusal ve cinsel şiddete uğradığı gözlenmektedir. Hükümlü kadınların sıklıkla maddi sıkıntılar, yoksulluk, hırsızlık, madde kullanımı ve uyuşturucu ile ilgili suçlar, namus ve adam öldürme ve işlevsiz aile gibi nedenlerle suç işledikleri dikkati çekmektedir. Bu durum kadınların suça yönelmesini sağlayarak, hayatları üzerinde büyük bir etki yaratmaktadır. Bunun yanında kadınlar cezaevine girdikten sonra toplumsal damgalama ile karşılaşmakta ve genellikle ebeveyn, kardeş, eş ya da diğer sosyal çevresinden aldığı sosyal desteği yitirmektedir. Mahkumiyet sonrası kadınların toplumsal yaşama katılmaları da damgalama nedeniyle karmaşık ve zorlu bir süreç olmaktadır. Mahkum kadınlar sıklıkla yerleşim yeri bulma, göçe sürüklenme, iş arama, düşük statülü işlerde sosyal güvenceden yoksun olarak çalışma, toplumsal damgalama nedeniyle toplumdan izole bir şekilde yaşamını sürdürme, yeniden partner edinme ve eş, aile kurma ile ilgili sorunlara maruz kalma, eş ve aile içi çatışma, istismar, taciz ve şiddet gibi önemli sorunlarla karşılaşma, gebelik ve anneliği içeren çeşitli üreme ve cinsel sağlık sorunları ile yüzleşme, kadın ve insan olarak önemli rol ve sorumluluklarını gerçekleştirememe ve tüm bunların sonucunda psikiyatrik problemler ve intihar gibi çeşitli yaşam zorlukları ile karşılaşmaktadır. Özellikle damgalanmaya bağlı primer olarak yabancılaşma, yalnızlaşma, ötekileşme gibi olumsuz psikolojik etkileri yaşadıkları, sekonder olarak ta en yakın sosyal çevrelerinin dolaylı bir damgalama yaşadığı vurgulanmaktadır. Negatif ayrımcılık nedeniyle göz altında tutulan ve her geçen gün suça itilen, mahkum edilen kırılgan, hassas bir grup olan mahkum kadınların karşılaştıkları toplumsal damgalanma kaliteli yaşam sürdürmelerine engel oluşturan ve toplum olarak görmezlikten gelinen başlıca ve önemli faktörlerden biridir. Bu nedenle kadınların mahkumiyet sırası ve sonrasında karşılaştıkları yaşam zorlukları ve toplumsal damgalamanın yarattığı uyum sorunları ile diğer biyopsikososyal sorunların azaltılması ve topluma yararlı, üretken bir birey olarak katılımlarının sağlanması için kadınların her açıdan güçlendirilmesi ve toplumsal ve yasal açıdan desteklenmeleri önemli olacaktır. Araştırmalar, kadın hükümlülerde madde bağımlılığının önlenmesi, ruh sağlığının tedavi edilmesi, aile ilişkilerinin yeniden düzenlenmesine yardımcı olunması, barınma, sosyal ve maddi yardım yapılması, mesleki gelişimlerinin sağlanması, cinsiyete özgü sağlık ihtiyaçlarının karşılanması, tahliye sonrası topluma yeniden uyumlarının sağlanması gibi çok çeşitli gereksinimleri olduğuna işaret etmektedir. Özellikle tahliye sonrası kadınları izleme ve destekleme hizmetlerinin genelde yeterli olamadığı belirtilmektedir. Bu nedenle mahkum kadınların gerek cezaevindeki gerekse tahliye sonrasındaki ihtiyaçlarının bütüncül açıdan ele alınması multidisipliner ve multisektörel olarak çok boyutlu bir hizmet yapılanmasını gerektirmektedir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 19 Aralık 2006 tarihli kararı uyarınca, kadınlara yönelik her türlü şiddetin ortadan kaldırılması çabalarının hapishanede veya gözaltındaki kadınlar gibi özel ilgiye ihtiyaç duyan kadınları da kapsaması gerektiği ve bu kadınların cinsiyet ayrımcılığına bağlı yaşadıkları zorlukların giderilmesine yönelik önlemlerin alınması gerektiği vurgulanmaktadır. Sonuç: Sağlık personeli ve bu ekibin önemli bir üyesi olan hemşireler holistik sağlık anlayışı ile mahkum kadınların özellşkle damgalanmaya bağlı yaşadıkları zorlukların en aza indirilmesi ve tanımladıkları gereksinimlerinin karşılanması konusunda kendi üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeli ve koruyucu, tedavi ve rehabilite edici rollerini gerçekleştirmek için gerekli fırsatları yaratmalı ve bu alanda öncülük edebilmelidirler. Sonuç olarak, incinebilir bir grup olan mahkum kadınların topluma sağlıklı ve üretken bireyler olarak kazandırılması için pozitif ayrımcılık adına multidisipliner/multisektörel olarak sürekli ve etkin koruyucu girişimlerde bulunulması oldukça önemlidir.

Anahtar Kelimeler: Mahkum Kadınlar, Problemler, Damgalama, Hemşirelik



 


Keywords: