BİLDİRİLER

BİLDİRİ DETAY

Ayşe Aslı OKTAY, Filiz TAŞ, Merve GÜLPAK, Fadime YEL
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TOPLUMSAL CİNSİYET, KADIN VE HEMŞİRELİK
 
Öz: Giriş:Hemşirelik tarihi, kadının şifa verici rolü ile başlamıştır.Tarihin ilk günlerinden itibaren hasta bakımını kadınların yaptığı bilinmektedir.Hemşirelik mesleğinin insanlar arası ilişkilere dayanan dinamik bir süreç olması nedeniyle, bu meslek her iki cinsiyet tarafından uygulanabilir.Ayrıca, her iki cinsiyetin özelliklerinin bütünleştiği ve etkileştiği bir meslek grubu; dikkatleri cinsiyetten uzaklaştırır, ayrıca mesleğin bilim ve sanat yönünün olumlu yanı sıra hızlı gelişmesine katkıda bulunur. Amaç:Hemşirelik mesleğinin başlangıcı ve kadına atfedilen bakım verme rolü arasındaki güçlü ilişki tarihin her döneminde yerini almıştır.Bu derlemenin amacı geçmişten günümüze süregelen bu ilişkiyi ortaya koyarak hemşireliğin, toplumsal cinsiyet rolleri sonucunda kadınsal bir meslek oluşundan günümüze gelişi serüvenini özetlemektir. Kapsam:Toplumsal cinsiyet rolü, toplumun kadın ve erkeklerden beklediği sosyal ve kültürel rollerdir.Kadınların çoğunlukta olduğu bir meslek olan hemşirelik mesleği toplumun cinsiyetle ilgili kalıp yargılarından etkilenmiştir.Hemşirelik mesleği uzun yıllar kadınlara özgü bir meslek olarak kalmıştır.Oysa ki hemşirelik; bireyin, ailenin ve toplumun sağlığını koruma ve geliştirmeye yardım eden ve hastalık halinde iyileştirme, rehabilite etme ve yaşam kalitesini her durumda yükseltmeyi hedefleyen bir meslek olup, cinsiyet ayrımcılığı olmaksızın her iki cins tarafından da icra edilebilecek bir meslektir. Bulgular:İlkçağda kadın ve erkek arasında cinsiyet ayırımı olmamıştır.Her iki cins birlikte savaşa katılmış, ata binmiş ve silah kullanmıştır.İnsanoğlunun yerleşik düzene geçmesi ve özel mülkiyet kavramının ortaya çıkması ile kadın ve erkek arasında rol ayrımı başlamıştır.Kadın, “annelik rolü” ile giderek ev içi rollere çekilmiş, çocuk doğurup büyütmüştür.Erkek ise, doğa ile savaşmaya devam etmiştir. Ortaçağda birçok zengin ve asil kadın rahibeliği seçerek kendilerini sağlık ve sosyal yardım hizmetlerine adamışlardır.Ortaçağ Avrupa tıbbının hasta bakımı alanında dikkate değer bir figürü olan dekonesler ve dekonler; kiliseye bağlı sosyal hizmetlerde çalışmışlar, cinsiyet ayrımcılığına uğramamış ve eşit çalışma şartlarına sahip olmuşlardır.Kadınlar arasında ilk hemşirelik örgütünü asil sınıftan yetenekli bir dekones olan Phoebe’nin kurduğu bilinmektedir. Yeniçağda yaşanan en önemli olaylar Endüstri Devrimi, Fransız Devrimi ve Kadın Hakları Hareketi’dir.Kadın ilk kez Endüstri Devrimi ile birlikte, ekonomik gelir karşılığı bir başkası için çalışmaya başlamıştır.Florence Nightingale 1852-1856 yıllarında Kırım Savaşı faaliyetleri ile modern hemşireliği başlatmıştır.Nightingale, kadının toplumsal statüsünden memnun olmadığından, ulusal sağlık ve orduda reform yapmak olan amacını gerçekleştirmek için Kırım Savaş’ında verilen göreve olumlu yanıt vererek, büyük bir başarı ve saygınlık kazanmıştır.Nightingale hemşireliğin statüsünü saygın bir iş düzeyine yükseltmiş ve modern hemşireliğin kurucusu olmuştur. Hemşirelik mesleğinin önemini ve gereğini çok iyi anlayan Besim Ömer Paşa,1911 yılında İstanbul’un en tanınmış ailelerine mensup “hanımefendileri” derslerini kendisinin verdiği “Gönüllü Hasta Bakıcılık” kursuna davet etmiştir.Bu kurstan sonra ilk kez müslüman Türk Kadınları hasta bakımına katılmış Safiye Hüseyin Elbi, Münire İsmail ve Kerime Salahor hanımefendiler Balkan(1912) ve Çanakkale(1915-16) savaşlarında yaralıklar gösteren gönüllü hastabakıcılar olarak tarihe isimlerini yazdırmışlardır.Safiye Hüseyin, ağır yaralıları Çanakkale’den vapurla İstanbul’a taşıyan, gerektiğinde ameliyatlar yapılan Reşit Paşa Hastane Gemisi’nde Alman ve Avusturyalı hemşireler arasında tek Türk hemşire ve başhemşire olarak görev yapmıştır. Bununla birlikte Cumhuriyetin ilanı ile kadın, güçlenme sürecini yaşamıştır. Atatürk Türk kadının bilim, ahlak, toplumsal konular ve ekonomik yaşamda erkeğin yanında, eşit koşullarda yer almasını istemiştir.Medeni kanunun kabul edilmesi, seçme-seçilme hakkının verilmesi gibi girişimlerle kadın sosyal haklarını kazanmaya başlamıştır.Geleneksel görevleri olan annelik ve ev kadınlığı dışında ücret karşılığı ev dışında çalışmaya başlaması, erkekle eşit koşullarda eğitime katılması, gerek aile içinde gerekse toplum içinde yönetime katılması kadının giderek toplum içerisinde güçlenmesini sağlamıştır. Ülkemizde 1954 yılında çıkarılan hemşirelik kanunu, erkek hemşire yetiştirilmesine olanak tanımayan bir yasal düzenleme idi (Resmi Gazete. Sayı: 8647. 02.03.1954 tarih ve 6283 nolu Hemşirelik Kanunu). 50 yıldan fazla bir süre yürürlükte kalan bu yasa, günümüzün gereksinimlerine yanıt vermediği ve hemşireliğin meslekleşmesine ket vuran “bir kadın mesleği” olduğuna ilişkin maddeyi barındırdığı için, Ocak 2007’de resmi gazetede yayımlanan “Hemşirelik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile değiştirilmiştir(Resmi Gazete. Sayı:26510. 02.05.2007 tarih ve 5634 nolu Hemşirelik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun). 2007’de yapılan yasal düzenlemeler ile hemşirelikte cinsiyet ayırımı ortadan kalkmış ve böylece günümüzde erkekler, yasal olarak hemşirelik mesleğinin bir üyesi olabilmişlerdir. Sonuç:Kadınların çoğunlukta olduğu bir meslek olan hemşirelik mesleği ve uygulamaları toplumun cinsiyetle ilgili kalıp yargılarından etkilenmiştir. Hemşireliğin tarihsel gelişimine baktığımızda, yaralıların bakımı ve şefkat göstermesi gibi profesyonel olmayan daha çok annelik rolünden kaynaklanan bir özellik göstermesi nedeniyle hemşirelik mesleği uzun yıllar kadınlara has bir meslek olarak kalmıştır.Dünyada her alanda gözlenen değişim ve gelişmeler sonucu kadın mesleği olarak algılanan hemşireliği, her iki cinsin de yapabileceği yapılan araştırmalarca kanıtlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Hemşirelik, Kadın, Toplumsal Cinsiyet



 


Keywords: